Bölüm 1
Selam, ben Dawn. Ve bu da benim hikayem. İstemiyorsanız okumayabilirsiniz. Kırılmam.
Cidden.
Bir zamanlar ben temiz, saf* ve masumken; güçlerimden tamamen habersizken baúıma gelen
garip olayları asla anlayamazdım. Her yerde garip fısıltılar ve siluetler görmem mi dersiniiiz,
sinirlenince etrafımdaki bir şeylerin sürekli patlaması mı dersiniiiz... (Bakın, bu dersiniz olayını
saatlerce sürdürebilirim, çok garip bir çocukluk geçirdim. Ama kısa keseceğim. Siz anafikri
anlamışsınızdır.) Bu durum sadece on yedi yaşıma kadar sürdü. Ha o gerzekler neden bu
zamana kadar bekledi diye soracak olursanız, inanın ben de bilmiyorum. Ebeveynleri kim anlar
ki?
Doğum günü partim cidden müthişti. Her şeyden önce yiyemeyeceğim kadar frambuazlı pasta
vardı ki, bu +50 müthişlik puanı demektir. Sahte olacağını sonradan öğrendiğim ebeveynlerime
çaktırmadan vodka bile sokmuútuk içeriye. Ancak tüm bu eğlence, üç tane yaúlı kadın partiye
gelene kadar sürdü. Sonrasında ise hayatım cehenneme döndü diyebilirim.
Bad Romance eúliğinde deli gibi dans ederken (kısacası ben Chris’e yavşarken) salona
döpiyesli möpiyesli üç tane cadaloz geldi. Nasıl olduysa tam o anda müzik yarıda kesildi ve etrafı
bir sessizlik sardı. İçlerinden en çirkini öne çıkıp önümde hafif bir reverans yaptı. “Hanımım,
derhal gitmemiz gerek.” Ne yalan söyleyeyim, ailemizin hali vakti gayet yerindedir ve bir sürü
yardımcımız vardır. Ama hiç biri bana “hanımım” dememişti. Bir tek şoförümüz “Küçük hanım”
derdi. Salak şey.
“Nereye gidiyoruz?” dedim en buyurgan halimle. Evet, cidden çok çabuk havaya giriyorum.
Kapayın çenenizi.
“Babanız sizi istedi.” dedi adının sonradan Alecto olduğunu öğreneceğim kadın. “Derhal bizimle
gelmelisiniz.”
“Yeak yeaa” dedim “Eğleniyoruz görmüyor musunuz? Başka zaman.”
“Hanımım,” dedi sertçe “bu çok acil bir konu. Bizimle gelin, derhal.” Ona en tesirli pis bakışımı
attım ama yine de işe yaramadı. Hafifçe iç çektim ve arkadaşlarıma şimdi gelirim işareti yaptım.
şimdi gelirim işareti nasıl bir şey diye sormayın. Çünkü anlatamam sanırım. Sınırsız bilgeliğim,
zekam ve gücüme rağmen bunu ben bile başaramam. Kusura bakmayın. Hayal gücünüz azıcık
gelişmiş olmalı. Yoksa pek çok şeyi de anlamayacaksınız ileride. Neyse devam edeyim hikayeye.
Üç cadalozla birlikte dışarı çıktım. Onlar şöyle etrafa bir bakınırken ben de onları inceledim. Sanki
bir an bir parıltı oldu ve kadınlar gözüme bambaşka göründü. Yarasamsı iblis kanatlı daha da
çirkin ve yaşlı şeyler. Daha çirkin ve yaşlı nasıl olunabilir inanın aklım almıyor. Çünkü o kadınlar
yaşlı ve çirkin olmanın zirvesindeydi.
Alecto olacak karı elimden tutuğu gibi beni koşturmaya başladı. Çığlık bile atmaya vaktim
olmadan duvarın içinden geç-emedik. Karşımıza beş tane de kız çıktı bu sefer. Alecto yarıda durmak zorunda kaldı. “Noluyo’ yaa” dememe fırsat olmadan ateşten bir kırbaç kızlardan birine
savruldu. Sarışın, kaçmaya vakit bile bulamadan oracıkta altın bir toz bulutuna dönüştü. Ancak
diğerlerinin kılı kıpırdamamıştı. “Bırakın kızı” dedi liderleri. “Onun yanı annesinin yanı. Hades’in kasvetli sarayında işi yok.”
Tabii kimse fikrimi alma gereği duymuyor. Harika. Bana patronluk taslanmasından cidden nefret
ederim. Bu sefer elime çok iyi bir fırsat geçmişti. Havayı olabildiğince ciğerlerime çektim ve
ayağımı yere vurdum olanca gücümle bağırdım “Noluyo' yeaa?"
*: Yalan, ben asla saf olmadım.