''A new friend brings happiness.'' - INTO THE FOREST.

Noemi'nin adımlarını, ayaklarımı sürüyerek takip ederken rüzgarın şiddetinin arttığını ve saçlarımı daha sert bir şekilde savurduğunu hissedebiliyordum. ''Nereye gidiyoruz?'' diye sordum tehditkar bir ses tonuyla. Birkaç şey mırıldansa da, soruma cevap vermekten kaçtığını görmek çok kolaydı. Kamptaki geniş çevreme, gereksiz birisini eklemek zorunda değildim. Özellikle şu sıralar, benden korkarak kaçan huzurumun parçalarını kırılan bir vazonun parçaları gibi toplamaya çalışırken, insan -melez- fazlalığına ihtiyaç duymuyordum. Gene de, inatçılığım tutmuştu bir kere. Noemi'de daha önce hiç kimsede rastlamadığım birşey vardı, ve o'nu çözmeye niyetliydim. ''Hey, sana dedim!''

Sesim titremişti. Hava soğuk olsaydı, Polyannacılık oynayıp kendimi avutabilirdim, ancak şu anda tüm bunları bırakıp Noemi'ye odaklanmalıydım. Ve onun küçük sırrına.
Siyah saçları güneş ışığının altında parlayıp gözümü alırken, peşinden gitmek daha da zorlaşmıştı. Sinir katsayılarım aniden yükseldi. Bağırıp, çılgınca haykıracakken bu durumu önceden sezen sevgili dostum sonunda koca çenesini açıp bir cevap verme lütfunda bulundu. ''Sana bir sürprizim var.''
Sürprizlerden oldum olası hoşlanmışımdır. Ama, o'nun kimden geleceğine de bağlıdır.

Rahatsız olduğumu belli etmeden omuzlarımı silkeleyerek güneşin görünmez hale geldiği, ağaçlarla kaplı bir alanda bulduk kendimizi. Korkak birisi değildim, hayır! Ancak bu kızdan korkuyordum, evet. Adımları yavaşladı, en sonunda Noemi durakladı ve vahşi bakışlarını üstüme sabitledi.

''Çok eğlenceli olacak.''